30 Ocak 2011 Pazar

Kamehameha!!

yeni şekil yaptım ^-^
sıkıntılı insanım arada değişim yapmak iyidir daral basmasın beni
bu arada bu kullandığım font benim el yazımı andırdı hoşuma gitti
hoş ben çok çok daha anlaşılmaz bir el yazısına sahipim o ayrı aheeahaheeah

bu arada font boyu büyük mü oldu acaba !?!

26 Ocak 2011 Çarşamba

İstese Japonya Amerikayı döver bence

daha öncede yazdım çocukluğumdan beri Anime izleyicisiyim
hiçbir zaman Disney yapımlarının yılmaz takipçisi olmadım
Warner Bros yapımları falanda beni sinir ederdi
tweety ye gıcık olan,
jerry'yi boğmak isteyen,
Bugs Bunny ye illet olan bi çocuktum.
hiç eylendiğimi hatırlamıyorum 
bitek o zavallı kedileri (Tom ve Sylvester)izemeyi seviyodum 
ama içim acıyodu başlarına gelenler yüzünden
Temelreis izlerken hep Kabasakalın aslında iyi biri olduğunu düşünürdüm
 
kötü olmak için kötü olanlarla herşeye rağmen kusursuz iyi olanlarada gıcıktım
Batman de Robbin'i daha çok severdim mesela 
sırf bu yüzden Marvel kahramanlarından en sevdiğim Örümcek Adam'dır


işte bu nedenle animeleri daha çok severim 
animelerde genellikle Kötü adamında bir hikayesi vardır. 
"hadi bu gün kötü olayım hemende dünyayı ele geçireyim"(?!?)
gibi bir durumları yoktur genelde
onlar belli başlı olaylar sonunda yaptıkları tercihler nedeniyle kötü sayılırlar.
ayrıca baş kahramanımızda süpper iyi değildir genelde.
hemen hemen hepsinde bi arıza vardır. geçmişten gelen bi acı çözülememiş bir sorun gibi.


benide animelere çeken işte bu gerçekçi tutumdu.
sonuçta ben 6-7 yaşında çocuk tiyatrosuna gidip 
yapılan gerizekalı muhamelesinden dolayı sinirden ağlamakı olmuş bi çocuğum
("Haağaaydiiiğğ aaağaarr kaağdaşşlaağaarrrr şiimdiiğğğ bıdığğ bıdğğğ" ıyh!) 


ha haz etmiyo olabilirim ama pek çoğunu izlemişimdir konu bakımından hoşuma gitmeselerde özellikle çizgisel anlamda Disney bambaşkadır. figür çizimlerimde anatomi kitapları yeine Marvel karakterlerine bakarak gelişme kaydetmişimdir o başka bi nokta.


sonuç olarak benim için konu ve karakterlerin derinliği konusunda animeler herzaman daha çok tatmin etmiştir. dedim ya İstese Japonya Amerikayı döver bence

24 Ocak 2011 Pazartesi

Neden seviyorum??



Ay başından beri Sho’nun doğum günü için bişiler yapayım diyorum. Fanvid tadında bişiler. Fakat her seferinde erteliyorum.

Bu ertelemeler esnasında kafama bi soru takılıp durdu “ben bu adamın nesini seviyorum lan?”
Hani diğer hayranları gibi adamı "muhteşem yakışıklı" "süper karizmatik" "aşırı seksi" falan bulduğum yok hatta bana kalırsa yakınından bile geçmiyo. Tamam tabii ki belirli bi güzellik ve çekiciliğe sahip ama bu öyle aklı baştan alır bi boyutta değil (benim için). Yer yer birkaç atakla aklımı başımdan almışlığı var o ayrı (AnAn candır). Öyle bi rap aşığı halim de yok. Lisede kısa bi dönem Eminem ve Manou dinlemişliğim var ama durum ondan öteye pek gitmedi yani “sakurap” kısmı zerre ilgim dahilinde değil. Adam; kütük gibi (olaylara bakış açısı artı bedensel anlamda) ukala, ciddi, resmî…

Peki ben neden bu herifi seviyorum ulan? Çok manasız… hay bide gün geçtikçe daha bi benimseyp özümsüyorum…

Kafamı baya meşgul etti bu durum…

Geçen gün “grease”ten bir bölüm izledim(dinledim). Ben küçükken John Travolta ya hayrandım. Hatta aynı dönem içerisinde Arnold Schwarzenegger’i de sevmekteydim. Hatta 5 yaşımda ilk aşkım Bruce Willis’ti. Ah tabi bide Frank Sinatra var kaç kez ekran karşısında salya akıttıydım onun için. Oha unutmadan ekliim 5- 10 yaş dönemimin unutulmaz adamlarından biri olan Donnie Wahlberg var (NKOTB rules  ^-^)

Bi anda kafama takıldı hepsinin ne gibi bi ortak özelliği vardı ki? Düşünün ben o yaşlarda bu kadroyu beyenirken Brad Pitt’i çirkin buluyodum. Ama neden? o adamları farklı kılan neydi? Ya da onlardan sonra gelen (10 - 14 yaş arası) Mirsad Türkcan ve Matt Damon’ın benzer noktası neydi? Benim fangörllük hayatım nasıl bu kadar birbirine benzemez adamı topladıydı bi araya.
O zaman temel ineyim dedim. bana  bu adamları sevdiren neydi?

 İlk aşkım Bruce Willis. 5-6 yaş civarında kendisini ilk “Mavi Ay”da izlediydim. Onun o yanpiri gülüşüne ve Alev Sezerin’in ona verdiği o anlam dolu sese hastaydım. Dizinin ne olduğunu tam anladığımdan emin değilim ama Bruce Willis her güldüğünde içimden bi yerler gidiyodu onu biliyorum. Hatta annem “Mavi Ay başlıyo dediğinde heyecan yaptığımıda hatırlıyorum. Sonradan tekrar izlemedimdi pek ama hatırladığım kadarıyla David(yeni arayıp öğrendim karakterin adını oysa kadının adı Alev Sezerin’in sesiyle birlikte hafızamda) işini ciddiye almıyo gibi görünen flörtöz bi tip ti. Ama özünde romantik bir yanada sahipti sanki…

Sonra John Travolta. Tek açıklaması vardı “bak şu kouşana!”ilk nerde izledim bilmiyorum fakat film bittiğinde John Travolta’ya aşıktım. Ciddi görünen bir adamdı. Ama dans ediyodu hatta yılan gibi kıvrılırdı o zamanlar. Gözleri ışıl ışıl bi adamdı. Ve komikti çok ama çok komikti.

Arnold Schwarzenegger… kendisini hiç Danny DeVito ile izlemediyseniz daha da bişi diyemem. O kazulet herifin her saçmalaması beni kahkahalara boğuyodu. Sonra izlediğim “ana okulu polisi” ise doruk noktasıydı benim için (hoş olgunlaşmaya başladığımda ilk sönen sevgimdi bu adam olandır.)

Frank Sinatra garibim Gene Kelly’nin altında kalıyomuş gibime gelirdi hep bi üzülürdüm hep bi bahtsızlığı vardı ama ışıl ışıl gözleri vardı hep hep olumluydu. Bide şarkı söylerdi ruhum çekilirdi böle.
Donnie Wahlberg… NKOTB… çocuklummu harcadılar yeminlen… hayır efenim NKOTB değil harcayan. Çiçu (ablam) ve Sln (ablam sayılır) zırtapozları. Ben 7 yaşındayken Sln 13, Çiçu’da 12 yaşındaydı ve ikiside fena halde NKOTB hayranıydı… Fangirl lüğü onlardan öğrendim desem yeridir. Donnie Wahlberg  serseri gibi dururdu ama özünde hiçte serseri gelmezdi bana. ışıl ışıldı gözleri. İşini çok ciddi yapar bi havası vardı. grubun asi imajlısıydı. Bide Joey McIntyre vardı gurubun en küçüğü böle sarı pembe bi tipti. Çipil çipil bakardı çok sevimliydi. Bunlar (Sln ve Çiçu) birilerini seçmişlerdi. Sln bi gün beni karşısına aldı ve;
“Sende Donnie’yi ve Joe’yu seviyosun bende. o zaman şöyle yapalım, bundan sonra Donnie benim abim olsun Joe’yu seveyim. Joe’da senin abin olsun sadece Donnie’yi sev”
Lan daha 7 hadi bilemedin 8 yaşındayım bünyeye bu doz bişi verilirmi? Sonra ben kayboldum, tabi onlar fark etmediler bile. Baya baya evlenecektim ben adamla, hazırdım yani. o arlar 20 li yaşlarının ortalarındaydı sanırım ama olsun beni bozmazdı. Öyle gaz almıştım.

Mirsad Türkcan ve Matt Damon’da da durum daha çok yaptıkları işle olan bağlantılarıydı. Mirsad her basket maçına final maçıymış gibi çıkan genç ve tutkulu bir adamdı. Basket attıktan sonra gözleri mutlulukla ateş saçardı. Matt Damon ise o sıralar kendi yazdığı ve oynadığı “Good Will Hunting” ile gündemdeydi. Başrol oynayabilmek için yazılmış ve oskar almış bir senaryo. Sölenebilinecek başka hiçbir lafım yok…
İşte bütün bunları düşünürken buldum nedeni… Sho’yu neden seviyorum….
Sho; kütük gibi, ukala, ciddi, resmî…
- nerde nasıl konuşması gerektiği konusunda uzman,
- saçmalamaktan korkmuyo,
- aptal durumlara düşsede içinde bulunduğu durumla dalga geçebilecek kadar olgun,
- yaptığı iş konusunda çok ciddi,
- bi gün muhteşem bir baba olucak,
- genizden gelen ve kısık sesle konuştuğunda içinize işleyen bi sesi var,
- kimsenin onu kolaylıkla üzmesine izin vericek biri değil
- Yorgunluktan ölsede asla yaptığı işten rahatsz olduğunu belirten bi mimiğini görmedim.
- Yemek yerken (geçek yada rol) yediği her lokmanın hakkını veriyo.
- Profesyonel korkak (ya da aşırı temkinli)
- Ve inanılmaz derecede cesur (korksada asla kaçtığını görmedim)
- Ama belkide en önemlisi içiten ve kocaman bir sırıtması var. Baktığında insanın ruhunu ısıtan bir gülücük ve ışıl ışıl gözleri var.

Seksi mi? Bilmiyorum, ben o noktayı geçtim çoktan… bence zaten seksi, yakışıklı vs.. ve evet biliyorum hiçbiride değil aynı zamanda… karışık biraz.

Oyuncu
Şarkıcı
Dansçı
sunucu
Haber sunucusu
Foto model

Hepsinde iyi ama hiçbirinde iyi değil. Ama herzaman elinden geleni yapıyo…

Yukarda saydığım adamlardan daha yakın değil bana… yani “bu benim ki sevda değil”… fakat seviyorum. Çünkü onu izlerken eğleniyorum. Onu izlemek bana huzur veriyo kendimi her kötü hissettiğimde onu (aslında bu paragraf tüm Arashi için geçerli) izlemek en büyük mutluluk benim için.

John Travolta, Arnold Schwarzenegger ve Frank Sinatra’ ya sonradan oluşan bütün sosyal görüşüme rağmen kızamıyorum. İşte bi gün ne yaparsa yapsın bu salakta “Suflör Tarihi”nin tozlu sayfalarındaki yerini aldığında onada kızamıyor olucam.

Tabii bide Sho yu Arashi içinde benim için özelleştiren nedir? Diye bir soru var dimi… oda kolay aslında. Başta hepsi benim için aynıydı ama yukarda saydığım direk Sho’nun kişisel özellikleridir bana onu sevdiren. Eğer yetenekli birini istesem tercihim Ohno olurdu. eğer zeki birini istesem tercihim Nino olurdu. Eğer yakışıklı birini istesem tercihim (kesinlikle) Matsu olurdu. Eğer komik ve eğelenceli  birini istesem tercihim Aiba olurdu. Ama ben Sho’yu seçtim çünkü herhangi bir dalda ki en iyi yerine herşeyden biraz daha huzur verici geldi bana…. Yalan eahehehaheahea
Hayatta kendimi bildim bileli peşimde olan fetişlerim var… büyük dişler, büyük sırıtma, ışıl ışıl gözler, tok ve genizden gelen ses, sıkı ve dolgun kalçalar, kırmızı ve düzgün dudaklar ve ciddi görünüşüne rağmen salakçasına komik olmayı seven bir ruh hali… ya da kısaca SHO ^^

yani sonuçta
İYİKİ DOĞDUN SHO-CCHİ ^^

6 Ocak 2011 Perşembe

öteki yarım

daha öncede yazmıştım ya 5 sene End.Tas. okuyup bıraktım diye

demin ordan bi arkadaşımın mezuniyet fotoğraflarını gördüm (facebook saolsun)
kendimi dehşet kötü hissettim

orda geçirdiğim 5 sene benim için çok güzeldi
evet  yaptığım işten zerre haz almıyodum
ama orda o insanlarla olmaktan aşırı mutluydum
şimdi onları öyle mezun olmuş görünce nasıl hüzünleniyorum

iyi ya da kötü hepsi iş sahibi oldu
kendimi onlardan o kadar uzak hissediyorum ki
onlarla konuşmak bile beni öyle üzüyo ki
biliyorum sesim çıkmadığı için arayıp sormadığım için kızıyo birkaçı
ama konuşamıyoru....
onlarlayken kendimi hep yarım hissediyorum

toplanda 9 sene üniversite okumuş olucam ama asla kendimi iki okulada ait hissedemiycem
çok iyi insanlar tanıdım
çok süper adamlarla arkadaş oldum
2 okulumda dahil buna

önceki okulumda olmaktan gururduyuyordum,
o nedenle bu okulu asla kabullenemedim
evet benim için en doğru ve mantıklı seçim buydu ama hepsi okadar

sanki onca sene okuyan ben değilmişim gibi 8 senedir okuyorum
ama ne öğrendim inan ki bilmiyorum
çok fazla bilgi var kafamda ama hepsi yarım gibi
hiç bir şey tam değil

bu arada 2. üniversteme başladığımdan beri bildiğim tek bişi var
gerçek anlamda iyi bit nedenim olmadığı sürece
hiçbir kuvvet beni mezuniyet törenine götüremez
ben önceki okulu bırakıp özel üniversite seçtiğimde kapattım o defteri.

yarımı onlarla bıraktım tek çarem buydu.
şimdi ordaki arkadaşlarımı her gördüğümde geride bıraktığım kısım için yas tutuyorum.

4 Ocak 2011 Salı

İş Güç

2011'e evde iş yaparak girdim
hani derlerya nası başlarsan öyle gider
c.tesi günü bi iş geldi elime
bide bitirmem gereken başka bi işim daha vardı
sonra bugün 2 tane daha iş geldi
hatta biri baya gel bi konuşalım belki işe alırız tadında

la noli
kör istedi bi göz allah verdi 2 göz